2/01/2010

Ejderin Zehri

Son zamanlarda sinemayla ilgilenen kişilerin neredeyse hepsi Türk sineması hakkında çeşitli eleştiriler yapıyor… Ama bu eleştirilerin neredeyse çoğu Türk sinemasının nereye doğru gittiğini, nereden geldiğini ve nasıl ilerlediğinden çok bizim sinemamız ve Avrupa ve Amerika – Hollywood – sinemasıyla yapılan karşılaştırmalardan ibaret… Bir kere şunu unutmayalım adamlarda teknoloji var… Para, oyuncu, yönetmen, senarist ve sinema filmi için lazım olan her şey fazlasıyla mevcut… Bizde az sayıda kalifiye oyuncu, yönetmen ve senaryo var… Bu şartlarda onlarla aynı statüde değiliz, bence bu tarz karşılaştırmalar yapmamak gerekir… Asıl konu eğer Türk sinemasıysa gayet iyiye gidiyor… Neden mi? Zaten zamanında kendi standartlarımıza göre çok iyiydi… Şu anda da öyledir ve dediğim gibi iyiye gitmekte… Ki düşünün hala bir Hababam Sınıfı, Şark Bülbülü, Çirkin Kral gibi filmleri izlerken ekran başından ayrılmak mümkün değil… Tabi ki şimdi yapılan veya geçmişte yapılmış her filme iyi demiyorum bunu belirteyim… Günümüzde film yapmak için ekonomik engeller neredeyse aşılmış durumda. Bu bazen devletin yardımıyla bazen de büyük prodüksiyon firmaları sayesinde aşılıyor, bu bence büyük bir adım. Bunun sonucu olarak daha çok film yapılmakta, daha çok alternatif bulunmakta ve bu sektör büyüdükçe daha çok oyuncu ve yönetmen yetişmekte… Hal böyle olunca, bu kadar çok Türk filmi beyaz perdede gösterimde olduğundan, insanlar daha çok sinemaya gidiyor ve bu da bence Türk sinemasının ilerlemesi için büyük adımlardan…. Yeni filmlerden olan ve sinemamızın ilerlemesinde bir basamak olacağına inandığım, sinemamızda türüne pek rastlanmayan bir filmden bahsedeceğim… Ejder Kapanı…



Uğur Yücel yine yapmış yapacağını oyunculuğuyla ve yönetmenliğiyle… Ne kadar Kabadayıdaki Ali Osman etkileri görsek de onda, onun oyunculuğunu gördüğümüzde bunu aklımızdan silip atıyoruz bir an ve o, karakteri Abbas ‘a öyle bürünüyor ki Ali Osman‘ı da unutuyoruz, Uğur Yücel’i de … Kenan İmirzalıoğlu ne kadar yeni olsa da daha sinemada, yine çoşturuyor bizi, karakterine sıkı sıkı sarılıyor ve onu da karakterden başka hiç kimseye yapıştıramıyoruz…. Bu iki oyunculuk ve bizim sinemamızda türüne pek rastlamadığımız senaryoya sahip bir filmi izlerken keyfimizden dört köşe oluruz tabi ki… Daha öncede dediğim gibi sinemamız iyiye gidiyor, çok iyiye hem de…


Ejder Kapanı, İstanbul da gerçekleşen seri cinayetlerin çözülmesini anlatan bir polisiye… Katilin öldürdüğü kişiler çocuk tacizcileri ve bu sapıkların afla kısa sürede dışarı çıkması katilin bam teline dokunuyor, katilde adaleti kendi sağlamaya çalışıyor ve kendisi devlet oluyor… Ama adalet böyle işlemez tabi ki bu devletin yasaları var, polisi var... Burada deneyimli, işinde ehil adli dedektif Abbas ( U. Yücel) ve baş komser Akrep Celal ( K. İmirzalıoğlu) devreye giriyor, zorlu davayı çözmek için… Halktan bu katili (ki kime göre katil kime göre kahraman ) övenler, alkışlayanlar da var ve tabi ki lanetleyenler de ….


Film pek hızlı gitmiyor aslında ama cinayetler, araba kovalamacaları, silahlar, sevişme sahneleri falan derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz… Oyuncular arasında Nejat İşler, Berrak Tüzünataç, Ceyda Düvenci ve Sırrı Süreyya Önder de rollerinin hakkını veriyorlar… Ama yönetmenlik konusunda birkaç kopukluk, aksaklık gözümden kaçmadı tabi ki.. Zaten Uğur Yücel den de mükemmel, olağan üstü bir film beklemiyordum… Filme kötü veya izlenemez demek istemiyorum…. gayet muntazam, bahsettiğim aksaklık kurguda, sadece teknik açıdan… Demek istediğim zaten kendisi bir oyuncu, yönetmen değil… Yapabileceğinin en iyisi bu olurdu… Sonuçta neyin ne olduğunu, film set ortamını bilen biri…. Zamanımızda şarkıcılar bile ne filmler çıkarıyor, Uğur Yücel mi yapamayacak….


En çok etkilendiğim konu ise filmdeki replikler idi… O kadar güzel hazırlanmışlar ki, hele bir tanesi beni çok etkiledi ‘ Allah intikam almak istediği kulunu bir başka kulu vasıtasıyla cezalandırır… Ama Allah’ın ilmini bilmeyenler bunu kulun yaptığını sanır’


Saygılarımla


Güneş ÖNER



Hiç yorum yok: