4/18/2010

Kan Dökülecek

Paraya, sıfırdan başlayıp çok çabuk sahip olabilme, bu parayı kazanırken başkalarının zarar görmesi, ezilmesi, yok olması… İşte bu Amerikan Rüyası ve onun yan etkilerinin ana başlığıdır… Çoğu filmde görürüz bunu en bilinenleri arasında Scarface( Yaralı Yüz), Lord of War ( Savaş Tanrısı) gibi filmler var ki bunlar hep biraz daha illegal bir örgütlenmeyle zengin olmayı anlatıyordu ama ‘There will be blood’ ( Kan Dökülecek) gayet legal bir yapıyla, doğuştan iş adamı, bir Rönesans adamı -yeniliklere ve gelişmelere açık biri desek daha doğru olur tabi ki- tarafından zenginliğe giden yolda bir petrolcünün hikayesini anlatıyor… Film hakkında şahsi düşüncemi söylemem gerekirse gayet ilgi çekici ve tarzı olan bir film, gerek oyuncular, gerek senaryo, gerek ambiyans sıradan olmayarak filme artı puan kazandırıyor.. Daniel Day-Lewis in oyunculuğu takdiri hak edecek düzeyde ki zaten sürpriz olmayan, 2007 Oscar en iyi erkek oyuncu ödülünü bu filmden almıştı… Filmde bahsettiğim üzere Amerikan Rüyasının en uç, en keskin yerinden bahsediyor ki baş roldeki adam (Day- Lewis) bu rüya için doğmuş ve bu rüyayı gerçekleştirmek için yaşıyor gibi bir his var… Adam zengin olsun, en iyi olsun da gerisi önemli değil gibi bir eksisi var filmin… Filmin en sevdiğim yanlarından biri de gereksiz repliklerin olmaması, ilk on beş dakikada dahi tek bir replik yok ki daha önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere bir sinema filminde ilk on beş dakika çok önemlidir. Bu durum bence diğer bütün filmlere kafa tutuyor ve dönemin en iyi filmlerinden biri olduğunu zaten zamanında kanıtlamış... Filmin bir tarzı var dedim ya sürekli sosyal konulara değinerek devam ediyor.. Para ve din arasında ki kavga, iç içe geçememeleri ve aslında zamanımız koşullarında birbirinden ayrı kalamadıkları filmde fazlasıyla vurgulanmış…



Film 1800 sonları ve 1900 başlarında geçiyor… Daniel Plainwiev( Day- Lewis) madenci ve ileriyi, geleceğin petrole endeksleneceğini önceden görerek yana yana petrol arıyor,buluyor ve yavaş yavaş büyüyor tabi büyürken işlerinde yanında çalışan adamları güvenliksiz çalıştırdırdığından bazı kazalar sonucu kaybediyor… Bir kaza sonucu kaybettiği adamının yetim kalan oğlunu mecburen evlatlık alıyor ve aileye çok önem verdiğinden ki yanında çalışanları dahi ailesi olarak tanıtan Plainwiev evlat edindiği çocuğunu yaşı küçük olmasına rağmen hem oğlu hem de ortağı olarak tanıtıyor… Burada gerçekten geniş düşünen bir adam olduğunu anlıyoruz, kime ne iş vereceğini iyi biliyor bu adam, işçilerine nasıl yaklaşması gerektiğini biliyor ve bundan dolayı da işçilerin performansını arttırarak daha fazla kazanıyor… Bir gün ofisine Paul Sunday adında bir genç adam geliyor ve bu adam arazisindeki çatlaklardan petrol sızdığını ve bunun yerini söylemek için kendisine 500 dolar vermesini söylüyor tabi ki Plainwiev risk adamı hemen parayı veriyor yeri öğreniyor ve çocuğun gösterdiği araziye doğru yola çıkıyor… Oraya vardığında Paul Sunday den bahsetmeden evine gidiyor ve babasına kendisine araziyi satmasını söylüyor ama Paul’un diğer kardeşi kilisede vaiz olan Eli petrolden haberi olduğunu arazıyı satacaklarını ve eğer petrol çıkarsa kilisesine yüklü miktarda bağış yapmasını istiyor. Plainwiev bunu kabul ediyor çünkü eğer düşündüğü gibi petrolü bulursa inanılmaz derecede zengin olacağını biliyor… Sondaj makinesını kuruyor ve işe başlanıyor, daha ilk güden kazada biri ölüyor ama Plainwiev durmuyor sadece yarım gün paydos ediyor ve sonra tekrar devam ettiriyor, birkaç gün sonra sondajın üst tarafında makineyi izleyen oğlu o an fışkıran petrolden önceki gazın etkisiyle yere düşüyor o anda Plainwiev oğlunu almaya koşuyor (oğlu bu kazada duyma yetisini kaybediyor) ama bir yandan da inanılmaz derecede fışkıran petrolü kontrol etmeleri için adamlarına direktifler veriyor… Petrolü buluyor ve gün geçtikçe daha da zenginleşiyor ve gün geçtikçe daha da sapkınlaşıyor, daha aykırı oluyor, daha kendini beğenmiş oluyor… Para hırsı onu bitiriyor… Maddi olarak her şeye sahip olmasına rağmen filmin sonunda sevgiye ve şefkate sahip olmadan yaşamaya devam ediyor… Kanı gözünüzle göremiyorsunuz ama kan gerçekten dökülüyor….


Film aslında oyuncuları sayesinde kendini kurtarabilen bir film, ne kadar senaryo ve çekimler kaliteli olsa da yine de filmdeki ağırlık, anlamsız melankoli gözden kaçmıyor değil… Ama film izlenir, üzerinde konuşulunur ve dahası insanların duygusal derinliklerine eriştiğinden bir çok olumlu eleştiri alabilir… Türünün en iyisi değil, sadece türünde bir örnek…
                                                Saygılarımla
                                                Güneş ÖNER

Hiç yorum yok: