11/20/2009

MAVİ DÜŞLER



Erkeklerin hayalleri genelde hep ortaktır, o ortak hayallerin en ortak konusu kadınlardır her zaman.  Güzel bir kadın her erkeğin hayalidir. Sonrasında şık bir araba gelir, güzel kıyafetler, bolca parayı söylemiyorum bile o olmazsa olmaz zaten.  Herhalde her erkek bunları ister. Ancak arada bazı erkekler vardır ki bunların istekleri, fantezileri, tutkuları diğerlerine göre çok daha farklıdır. Onlar yazın esen sıcak meltemi, uçsuz bucaksız maviyi, dalga sesini, yakamozu, dümenin başında kaptan şapkası takıp, sevdikleriyle maviliklere açılmayı sever, hatta tutkusudur bu onların. Ne yazık ki mi desem bilmiyorum, bende onlardan biriyim. Mavi dünyanın tam ortasına demir atmak, güvertede sevdiklerimle, dalga seslerinin şıkırtısıyla, mavinin tonlarına birde sofradaki enfes renkleri ekleyip, hafifçe sallanan o koca yatta bir öğle yemeği yemek… Bunlar paha biçilemez herhalde.
Çocukluğumdan beri hep deniz görerek büyüdüm. Ailem beni hiç denizden koparmadı. Denizsiz yaz tatili olmazdı hatta. Daha çocukken den başlar mavi turlara ilgim. Hala hatırımda o günler. Karadan açıldıkça kimi yerlerde koyu laciverte çalar denizin rengi, dibi görünmez artık, derinliği tahmin edilenden de fazladır. Konuşmalardan gelen mutluluk cıvıltıları hiç susmaz. Motorlar sussun, demir atılsın diye bekler güvertedeki herkes o gezilerde. Beklenen oldu mu Akdeniz’in o yakıcı sıcağından kaçmak için atlarsın 4 metre yükseklikten o maviliğe… O ne keyiftir, o ne mutluluk… Sanki bir sen varsın o koca denizde, unutursun bir an etrafındakileri, aklındakileri… Takatin kesilinceye kadar yüzer sonrada güverteye çıkan merdiven basamaklarını bir bir tırmanırsın, açlıkla beraber durgun suda attığın kulaçların yorgunluğuyla uzanırsın gövdeye yatarsın güneşin altına… Çabucak geçmiştir vakit. Damlalar yavaş yavaş kurur üzerinde, muhabbetin tadına doyum olmaz orda. Birde düşün ki o 80 foot’luk koca yatın kaptanı da, sahibi de sensin. Bütün sevdiklerini toplamışsın. Dertlerinin hepsini kumsalda toprağa gömüp binmişsin yüzen evine, üstünde şortun yürüyorsun dümene, yürüyorsun vernikli koyu kahverengi maun güvertede dengeni koruyarak… Dostların gelir yanına elin dümendeyken, soğuk birayla gelmişlerdir üstelik kaptanın içi ferahlasın diye. Alt katta hanımlar hazırlık yapar, herkes eğlenir senin yatında, senin kaptanlığında…
        Bana göre yat sahibi olmak, onunla ilgilenmek, yelkenleri indirip rüzgârı arkana alıp seğir etmek çok büyük bir ayrıcalık, tarif edilemez bir alışkanlık… Bir o kadar da pahalı, belkide onu böyle çekici kılan şimdilik bana çok uzak olmasıdır. İnsanı hayalleri yaşatır derler ki çok doğru bana göre. Yaşamak için insan kendine sebep çıkarmadıkça amaçsızca yaşamanın ne anlamı var ki?
        Motor iyice gürlemeye başladığında, koca yat ağır ağır yol almaya başlar artık, Frank Sinatra da eşlik eder bize bu yolculukta, biraz açılınca puromu yakarım yanına da yakışan bir kadeh kırmızı şarap, aynen yanıma yakışan hatunumun koluma girdiği gibi… Batan güneşe doğru tam yol, rota da budur. İstersen sende uzan güverteye ılık esen rüzgârla beraber, hafif tuzlu deniz kokusu burnuna çalarken güneşin batışını hisset teninde, gözlerini de kapat, katıl bize ay ışığında güzel bir akşam yemeğine…

Serdar ÖZNEL

Hiç yorum yok: