1/13/2010

KÜLTÜR MANTARI

Merhaba sayın okuyucu, uzun zamandır yazılarımı paylaşmadım, bu uzun aranın en önemli sebebi dolu dolu bir yazı yazmak istememdi. Bir türlü yazdıklarımı toparlayamıyordum. Sanırım pek dolmuşum ki bu gün bu saatte hiç üşenmeden başladım sitemkâr ve bıkkın satırlara… Bu arada dolu dolu bir yazı derken hareketin eksik olmadığı maceralı(!) hayatımdan bahsetmeyeceğim. Dolu olduğum konu hazırladığım diğer yazılardan baya farklı yani… Konu aslında benim gibi düşünenlerin ortak sorunu. Kültür mantarları… Kültür mantarı deyince hemen aklınıza ortasına biraz kaşarpeyniri biraz da tereyağı koyup ızgara yaptığımız, küçük, tadına doyum olmayan sebze gelmesin. Bilakis ben burada kendilerinden bıkmama sebep olan, ne yenilebilen ne de yutulabilen, ne dinlenebilen ne de susturulabilen nam-ı değer kültür mantarlarından bahsediyorum. Hani sizin de etrafınızda kontrolsüzce biten kültür mantarlarından yahu. Ne kadar kaçarsanız kaçın bir yerde karşınıza çıkan tiplerdir bunlar. Mesela can sıkıntısını bastırmak için açılan TV’de, otobüste, merak ve özenle okunan bir mecmuada ya da her zaman gittiğiniz restoranda… Hali tavrıyla çok bilgili, kültürlü olduğunu düşünen,  havalı görünmeye çalışan, tüm bu sahte davranışlarını vücut dili ve giyimi kuşamıyla destekleyen aciz bir tür özünde. Bana göre bu türün en büyük ortak noktası, aslında yaşanılası hayatlarında ki herhangi bir öğenin eksikliğinden doğan özgüvensizliğin sonucu olan eziklik! Kısacası kompleksleri. Bu komplekslerin egemenliğinde, bilinçaltı doğal olarak kolayca sahip olabileceğini düşündüğü en kolay ve en popüler kültür öğesine fütursuzca yönelir. Bu ve bunun gibi bir dizi eylem sonrasında aşırı gübrelemeden dolayı bu gizli zararlılar üremeye ve türemeye başlarlar. Mesela bu komplekslerin en bariz örneği parasızlığın getirdiği gocunmadır. İnsan parasız olabilir, bazıları gibi ağzında gümüş kaşıkla doğmamıştır. Ancak bunu fark eden vatandaş şiddetle ve farkına varmayı istemeksizin kendisine bir sosyal statü kazanmaya çalışır. Aslında var olmayan bir kişilik oluşturulmuş ve yalan gibi figüranlarla desteklenen bir oyun ortaya çıkartılmıştır. Kendisinden başka herkes zamanla bu durumu fark eder. Ancak mantarlar kendilerini sahte kültürden türetmeye devam ederler. Bu tipler kesinlikle hırslı, tutkulu insanlarla karıştırılmamalıdır bana göre. Bugün maddi olanaksızlıklar yaşayan herhangi kararlı, realist bir insan ilerde imrenilecek kadar varlıklı ve kültürlü olabilir. Aslında söz konusu olan şey maddi varlık değil, bilakis ömür birikimi olan kültürdür. Bu durum diğerinden tamamen farklıdır. Olasılıkları burada sıralamanın bir âlemi yok ama çürükleri ayırmak gerekli çünkü yanlış anlaşılmak istemem. Bazı birikimler zamanla kazınılır. Kültür, oturmuş bir karakterin üzerine inşa edildiğinde kendisini tam olarak belli eder. Lütfen, kendinizi bildiklerinizle övmeyin, her cümlenizden sonra başkalarının size hayranlıkla, imrenerek bakmasını da beklemeyin. Kültürlü olmak bu demek değildir, sizin yaptığınız egonuzu tatmin etmekten başka bir şey olmaz. Takdir edilmek her insanın hoşuna gider ama her şıracının bir bozacısı olmamalı. Farklı konularda, farklı fikirlerde görürüz onları istisnasız. Mesela müzik, edebiyat, spor, otomobil, sinema, insan ilişkileri… Bu ve daha birçok konuda masnu kültür ve bilgi sahibidir bu insanlar. Hepsinden ziyade hakkında çok kişinin vâkıf olmadığı konularda yapılan küstahlıklar beni sinirlendiriyor… 10 liraya aldığı takıyı 4 nesildir mücevherle uğraşan bir Yahudi edasıyla anlatması ya da gördüğü en ışıklı mekânın reklam tabelalı otobüs durağı olmasına rağmen, az önce ayrıldığı odasını sanki Louvre Müzesi gibi ahenkle anlatması örneğin. Yudumlanmış tek viski ya aile gezmelerinde babadan gizli içilen viski ya da evin vitrinindeki benzine dönüşmüş viskidir. Lakin sizin gözünüzü boyamaya çalıştığı o ucuz nutku bir İskoçyalı duysa utanır viskiden konuşmaya. Beterin beteri vardır derler ya, doğru. Bir de bunların mevki sahibi olmuş, nüfuzlu benzerlerini düşünün. Bu yetişkin mantarın parası da vardır üstelik ve evine depolamaktadır pahalı şişleri herhangi bir gösteriş anı için ama ne fayda, adam bardağa damlattığını övmekten, içtiğinin semeresini çıkarmaya çalışmaktan azgına koyamaz içkiyi. İlla yeni öğrenilen bir konuda kültür mantarı olunacak diye bir sebep yok tabi ki. Üzerinde türediği konu hakkında, benzeri eylemleri çok defa yapmış, tekrarlamış olabilir. Benim tam olarak kaldıramadığım şey aslında olmadıkları kişilik üzerine kurdukları köpükten kültür kalesi. Velhasıl bu türün en önemli sorunlarından birisi,  kültürlü olunduğunun gösterilmeye çalışılmasıdır eşe dosta, el âleme. “Bilgi sahibi olmak yeri geldiğinde o konuda mütevazı olmayı gerektirir” diye düşünmez hiç. Ona göre kültürlü görünmek, sınıf atlamış olmaktır komplekssiz gezen akranlar arasında. Onlara göre kültürlü olmak, kibirle kaplanmış gözleri sigara dumanı kadar hafif yoğunlukta bir gerçeklikle boyamak, betonarme düşünceleri, kulaktan dolma bilgilerle, nefes almaksızın ipe dizmektir. Kendileri bile inanmazlar ağızlarından dökülen yalanlara sizi aptal yerine koymaya başladıklarında, birileri bas bas bağırmalı onların sağır kulaklarına hakikatten ne kadar boş olduklarını, kurdukları her cümlenin dizlerinin titrediğini, bu kadar fazla yalanın bile ortaya çıkmaktan korktuğunu… Aslında yaradılışta var olan boşluklar doldurulmaya çalışılır bu noksanlıkta, en kötüsü de olmayan karakterlerini de arayıp bulmayı umut etmeleridir Google sayfalarında…

SERDAR ÖZNEL

1 yorum:

zıbıdı dedi ki...

:D:D buhadar patlanabiliirdii dostuum