5/19/2010

YAHŞİ BATI

Cem yılmaz gerçekten inanılmaz bir adam, yaptığı espriler, filmlerdeki oyunculuğu, senaryo yazarlığıyla gerçekten çok başarılı bir kişilik... Kendisini severim, izlerim ve onu bir filmde, bir sanatsal etkinlikte gördüğümde mutlu olurum… Çünkü adamın üreteceği çok şey var, üretmesi gerekir ki üretiyor ve başarılı da oluyor zaten..



Yahşi Batı hakkında uzun süredir yazmak istiyordum, daha doğrusu ilk gösterime girdiği zamanlar hemen yazayım da şu saçma sapan tepkilere karşılık fikirlerimi paylaşayım diyordum ama kısmet bu güneymiş. Öncelikle şunu söylemek isterim ki bu filmi izlerken hiç de süper şeyler bekleyerek veya her sahnesinde gülebileceğimi veya öyle olacağını, komik, esprili olacağını şartlamadım kendime. Gayet normal bir filmmiş gibi gittim ve izledim.. Film bitti ve çok güzel bir tat bıraktı sonunda… Çok başarılı bir müzikle başladı, ince esprilerle devam etti, efendi efendi oynandı bitti… Kısacası beğendim… Ama şunu söylemeliyim ki bu filmi herkes izleyemez, bu filmi izleyebilmek için biraz kıvrak zekaya, biraz dünya tarihi hakkında bilgiye ve tabi ki Türkiye ve Osmanlı devleti hakkındaki tarihi bilgilere az da olsa sahip olmak gerek…


Cem Yılmazın oyunculuğu çok iyi, mimikleri, repliklerdeki nidaları çok başarılı, her ne olursa olsun Cem Yılmazı beyaz perdede izlemek büyük keyif…


Amerikan kültür ve yaşamının üzerine bizim, Türk, kültürümüzü oturtması çok başarılı, heyecanlı ve komik, her şeyden geçtik film sadece bu yönüyle bile başarılı… Kelime oyunları, İngilizce yi, Türkçe’ de ki dilbilgisi sistemine göre kullanmaları, Amerika’ da ki kasabada Türk ananelerine uygun selamlaşmalar, konuşmalar, muhabbetler, komşuluk ilişkilerinin oturtulması gerçekten takdire şayan… Bazı konularda gerçekten lafı gediğine koyuyor Cem Yılmaz hem dünya tarihinde Türklerin hakkının yenmesinden bahsederken kolanın çalınmasını göstermesini, aslında orda meselenin kola olmadığını, daha nelerin aynı şekilde haksızlıkla alındığını, çalındığını anlatmak istiyor, Fransızların ne kadar uygar gibi görünse de zamanında tuvaletlerini yapmayı bile bilmediğini, parfümün ve pelerinin bu sebeple kokuyu ve görüntüyü kurtarmak için icat edildiğini anlatmak istiyor, Türklerin ne kadar yardım sever iyi niyetli, saygılı olduğunu buna karşılık Amerika başkanının dahi o zamanlar bile, film 1800 sonlarında geçiyor, ne kadar saygısız, ne kadar patavatsız olduğunu göstermek istemiş, tabi ki Türkiye’ye de lafı sokmuş bazı repliklerde mesela şehrin hem şerifi aynı zamanda da papazı olan adama ‘din ve devlet işlerini birbirine karıştırma bu şekilde yürümez’ demesi bile filmin kalitesini ortaya koyuyor… Bence filme kötü demeden önce, veya sadece gülmek için yapılabileceği zorunluluğunu benimsemeden önce bu özelliklerini ortaya koysak, bu özellikleri hakkında yoğunlaşsak bence filme verilmiş emeğe haksızlık etmiş olmayız. Çünkü bir filme o kadar emek harcanıyor, o kadar para harcanıyor, oyuncular, yönetmenler, yapım ekibi gecesini gündüzüne katıyor, bizdeki hiçbir şeyden anlamayan bazı kişiler gidiyor iki saat izliyor, çıktıklarında, film güzel değil… Neye göre güzel değil arkadaşım? Neye göre kötü? Beğenmedim bana hitap etmiyor de git Recep İvedik izle o zaman… Recep İvedik derken onun da sinemamız için gerekli bir yapım olduğunu, olması gerektiğini, izlenmesi gerektiğini fakat Yahşi batıyla kulvarlarının çok farklı olduğunu onun salt espriler, komiklikler bütünlüğü veya toplumda var olmayan bir karakteri yaratarak oluşturulan abartı ürünü olduğunu söylemek isterim yanlış anlaşılmasın. Konu dağılacak ama bu tarz filmleri izlemem, Recep İvedik ten bahsediyorum, karşıyım diyen kişilere kıl oluyorum, Neden arkdaşım? Sen karikatür dergisi okumuyor musun? Veya küfüre karşı olsan dahi sen hiç küfür etmiyor musun? Küfür hayatımız zaten, hayatımız küfür... Kim sinirlenince küfür etmez? Tamam de ki bana hitap etmiyor bu film ama niye yani bu herkesten üstün olma durumu, neden yani anlamış değilim… Adam sanatçıdır, yazardır, mühendis, doktordur veya kendini çok iyi yetiştirmiş, tecrübeli bir insandır der ki arkadaş Recep İvedik bana hitap etmiyor izlemem ama herkesi toplumda bir üst kademeye çıkaracakmış gibi ben onu izlemem, televizyon izlemem, dizileri izlemem her zaman belgesel izliyorum… Her zaman belgesel izliyormuş… Sorsam Türkiye ‘nin tarihini bilmez, belgesel izliyormuş… Bırakın bu ayakları, entelektüel görünmeye çalışarak entelektüel olunmaz, bir gün bir muhabbette bir soru sorarlar, bir konuşmada fikrini almak isterler apışıp kalırsın… Neyse çok dağıttım özür dilerim…


Yahşi Batıda ki küfür meselesine gelirsek, filmde çok da küfür yok mesela hayran olunan Hollywood filmlerinin birinde, Martin Scarsese ‘nin Casino, Robert De Niro ve Joe Pesci ‘nin çölün ortasında geçen 2.40 saniyelik bir sahnede 26 kere ‘fuck’ kelimesi kullanılıyor ve bu film en iyi filmler arasında… Küfür olayını o kadar abartmayalım arkadaşlar… Herkes her şeyin farkında evet bir bayanın karşısında tabi küfür edilmez veya bir aile ortamı içinde ama bu bir film ve dediğim gibi herkes her şeyin farkında artık 7 yaşında ki çocuklar bile nasıl dünyaya geldiklerini biliyorlar… Bu film izlenmeli, üzerinde durulmalı, Cem Yılmaz Hokkabaz da ki kadar iyi yazmış diyemem ama bu da kendi çapında çok başarılı…


Herkese naçizane tavsiyem bir filmi izlemek için izlemeyin, o filmi okuyun….






                                   Saygılarımla


                                   Güneş ÖNER






Hiç yorum yok: